10 Ağustos 2012 Cuma

dostum senin sorunun ne ha!

bu insanlıgın sorunu ne dostum biliyor musun? kendini tanımamak, bilmemek. ya sen niye ilk bi kendine bakmıyorsun arkadas. mesela ya senin miden pogaca yiyince agrıyor yanma yapıyor ya yeme bi daha bi mideni dinle arkadas. sana bi uyarı veriyo acı veriyo yapma bunu diyor bi dinle da bi dinle. iç dunyamızı anlamaya da çalışmıyoruz. bi derdin var misal kredi kartını ödeyemiyorsun arkadas bi dusun neden boyle oldu bu hale neden geldin nerde hata yaptın bi uzaklas mevzudan uzaktan bi bak sole o derdi bi oku izle ileri geri bi sar bakalım hani futbol maçlarından sonra yapıyoruz ya ordan çok iyi biliriz aslında. çöz bakalım şu derdi anla bi oku faulu nerde yapmışsın nerde sert girmişsin bi anla ve ondan ders çıkar. bunlar bi anahtar olur hayat olunda eğer derdi düzgün anlayıp yorumlarsan zaten çözüm anında önünde belirecektir. ama biz insanlar napıyoruz kendi sorunlarımızı bırakıp bize dayatılan dizi, film, magazin rol modellerinin sıkıntılarını paylaşıp, mutluluklarını yaşıyoruz. gidiyoruz kimlerle empati kuruyoruz onlar gibi yasamak istiyoruz ama olmuyor. çunku kendini tanımayan insan nereye gidecegini bilemez bi yol bulur kendine yaşamaya çalışır. o rol modeller uzerinden ole bi rutinde devam eder sevmedigi bi işi yaparak kazandıgı üç beş kuruşla kendini eglendirir. kitaplar okuyarak filmler izleyerek masallara inanarak yaşamak yerine herseyi görerek bilerek dersler cıkartarak kendi masalını yazmak daha güzel değil mi? sadece sana ozel bir hayatın olur bu şekilde. su anda ki rol modeller bile imrenirler belkide görseler. ama göremezler, duyamazlar ama en önemlisi hissedemezler. onunde kesfedilmeyi bekleyen bi insan ve yeni bi hayat var. o insana dikkatli bak o sensin. kendine dikkat et yani. evet insanlıgın sorunu buymuş işte moruk! hiç kendine dikkat etmiyor. dikkatini mi çekmiyordur nedir bende anlamadım. aslında bi tanımaya baslasa... yazarın kişisel notu: bu yazıyı yazdım fakat bu sorun tüm insanlık gibi benimde sorunum fakat farkındalık yaratmak iyidir diyerekten kalemime sarıldım. çuvaldızı ilk kendine batır derdi buyuklerim onlarada buradan selam edelim. olenlere Allah'tan rahmet dileyerek de noktalayalım. kendinize dikkat edin...

14 Haziran 2012 Perşembe

Kırçiçeği'ne ithafen...

Neyin içinde olduğunu bilemediğin bir hayatta yaşayarak anlamaya çalıştım olup bitenleri. Ne alırsan bir milyon muydu yok ne versen olur muydu? Bir kargaşa içinde geçen hayatın birer yapı taşlarıydık aslında. Yalnızlık içinde yaşadık bir çok şeyi. Bekliyorduk gelecek eceli ve o mutlak sonu. Yaşanan olaylar kimi zaman acı verse de devam edebiliyorduk, yenebiliyorduk ümitsizlikleri umutla. Umut fakirin ekmeği demişler ama kimin bir umudu yoktu acaba merak ediyorum. Ya herkes fakirdi ya da umutsuzluk zenginlik. Nereye kadar gidileceğini kimse bilemezdi bu yolun, neresine kadar? Ben mi idim sadece bunlara anlam veremeyen yoksa herkesti ama ben daha mı çok önemsiyordum? Hep bir soru işareti vardı hayatta belki olmasa daha boktan olurdu ya. Hayatta her şeyin bir zıttı vardı ama birisini bulamıyordum. AŞK. Aşkın zıttı neydi sahiden var mıydı öyle bir şey? Kelime olarak belki türetilebilirdi ama duygu olarak yaşanabilir miydi? O kadar karmaşık bir şeyin zıttıda bir o kadar karmaşık olurdu herhalde. Ne idi bizdeki bu aşık olma tutkusu? Bu bir tutku muydu yoksa bir ihtiyaç mı? Ne kadarda zordu aşkını anlatmak o kişiye. Ona çok yakınken zordu hissedilen şey o heyecan, o hüzün, o sevinç, o korkma, o ürperme daha uzatilabilir bu liste ama ne kadar zordu tüm bunları aynı anda yaşamak. Ağlamak insanı rahatlatır derler ya aslında geçici bir rahatlıktır o yaşanan. Mutlak huzur ölümdür aslında. Tabi bu dünya için. Huzura erdi derler ölen biri için. Yalnızım aslında etrafımda insanlar olsa bile yalnızım. Bu yalnızlık maddi bir yalnızlık değil insan en kalabalık ortamlarda bile yalnızlık hissedebilir. Ama o varsa yanında yalnızlık yok demektir. Neden böyle olduğunu desem de bildiğim bazı şeyler var. Neden bir anda böyle olmuştu herşey? Kızgın mıydı bana yoksa umrunda bile değil miydim artık? O'da mı üzgün, paramparça bir halde yoksa başkası mı var gözlerinde? Gözleriydi beni O'na bağlayan. Görmüştüm gözlerinde ateşböceğini bana bakarken. O ateşböceği ölmüş müydü yoksa sönmüş müydü? İlk defa görmüştüm bir ateşböceği birinin gözlerinde. Bu yüzden olan olmuştu ya. Belki görmesem o an gözlerini söyelebilirdim bütün gerçekleri. İçimde hala bir umut bir kıpırtı ya O'da ile başlayan umut sözcükleri. Diğer türlüsünü düşünüyorum olmuyor dayanamıyorum, yediremiyorum kendime. Belki görmem gerek gözlerimle o ihtimali, yaşamam gerek o anı. O zaman önemli olan ne hissedeceğim. Şans denen şey yoktu bende zaten. Şans mı yoktu yoksa ben mi onu yakalayamadım bilmiyorum. Ama bu böyle nereye kadar gidecekti, nerede bitecekti? Onu görene dek olmamıştı biri bana öyle bakan. Belki önceden yaşasaydım böyle bir şeyi yaşamazdım şimdi ki heyecanı. Ama o ilk ve tekti. Belki öyle kalacak belki değil ama unutmayacaktı bu gözler o ateşböceğini ve sahibi kırçiçeğini...

10 Haziran 2012 Pazar

bir karikatatür karakterinin düşünce balonu

on8tv markasıyla çok yakında bir gençlik televizyonu açılacakmış. hatta bu televizyon kanalının başında televizyonun ilk ve tek gece kuşu var. şimdi hiç kimse gece kuşu kim filan demesin patlatırım eksiyi. sosyal medyanın tokatlarıda bunlar oluyor işte eksi veriyosun yorumuna like ediyosun filan yani bir garip ortam. bu televizyon kanalının en önemli iddaası burada başlıyor işte. "sosyal medya" ağırlıklı, tamamen size özel bir gençlik televizyon kanalı. her türlü sanal ortamda izlenebilecek ve böylelikle her daim canlı bir organizma gibi kanımıza işleyecek bir kanal olma iddaası. bu kanala şöyle bir baktığımda ne görüyorum söyleyeyim mi? geleceğin kaçınılmaz olayı olan internet televizyonunun bir doğumunı görüyorum. tabi burada başta gece kuşuna çok iş düşüyor. takım elemanlarını çok iyi seçmelidir ki o televizyonun showdan, gösterişten çok aslında siyah bir kutudan ibaret olduğu seyirciye anlatılsın. televizyondan beslenmeli fakat diğer televizyon kanalları gibi izleyenleri uyuşturmamalı. aksine eleştirel bir boyut katarak izleyenleri düşündürmeli. gece kuşu benden daha iyi bilir tabi bu işleri. televizyon ekranına tüket-itaat et ve öl yazmış biri olarak günümüz yaşam tarzına ve kapital düzenine sağlam bir açıdan göz kırpmıştır. bakalım çok merak ediyorum bu sefer nerekerden göz kırpacak biz seyircilere ve ortaya nasıl bir kanal çıkacak. gece kuşuna kolay gelsin bu sefer işi zor gibi. ha bu arada haberin olsun gece kuşu, şu sıralar işsizim adam lazımsa seslenmen yeter buralardayım...